2 Nisan 2018 Pazartesi

Türkiye'de Eğitim Sistemi ve Çözüm Önerileri

TÜRKİYE'DE EĞİTİM SİSTEMİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ


EĞİTİM NEDİR?
Eğitim, bireyin doğumundan ölümüne süregelen bir olgu olduğundan ve politik, sosyal, kültürel ve bireysel boyutları aynı anda içinde bulundurduğundan, tanımının yapılması zor bir kavramdır. Evet, kitap tanımı zordur, eğitimin.Tanımdan da anlaşılacağı gibi eğitim çeşitli olguları içinde barındırır. Tabii bu olgular ve bunların işleyiş biçimleri ülkeden ülkeye farklılık gösterir. Her ülke bu olgular içinde kendi eğitimini, eğitim tarzını yaratmıştır.
ÜLKEMİZDEKİ EĞİTİM SİSTEMİ, SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Öncelikle ülkemizdeki eğitim sisteminden bahsetmek istiyorum sizlere. Her ne kadar daha sonradan 5+3=8 yıl zorunlu eğitim gibi görünse de ben bunları ayırmak istiyorum. İlk 5 yıl ilkokul olarak adlandırılır. Daha sonraki 3 yıl ise ortaokuldur. Daha sonra 4 yıl ortaöğretim (bazı liseler hariç) ve 2-4 senelik üniversitelerimiz mevcuttur. Liselerimize ilk önce 8. sınıfın sonunda OKS denilen 2 saatlik bir sınav sonucu yerleştiriliyordu öğrenciler. Ancak daha sonra SBS denilen ve 6. 7. ve 8. sınıflarda düzenli olarak uygulanan bir sınav getirildi. Bu sınavlar sonucunda öğrenciler Anadolu, Fen, Meslek lisesi gibi çeşitli liselere yerleştirilirler. Üniversiteye geçiş sistemimiz ise en başlarda ÖSS-ÖYS olarak uygulanan, daha sonra ise YGS-LYS adı verilen sınavlarla uygulanmaktadır.
Peki  bu sınavlar nedir, ne değildir, sonuçları nelerdir? Öncelikle liselere geçişteki sorunlarımızdan bahsetmek istiyorum. Maalesef Türkiye’nin her yerinde öğrencilerimiz aynı kalitede eğitim alamıyorlar. Yeteri derecede sınavlara hazırlanamıyorlar. Hatta ve hatta 8. sınıfın sonunda hala okuma-yazma bilmeyen öğrencilerimiz var ne yazık ki. İşte bu yüzdendir ki ‘’dersane’’ adı verilen ticarethaneler buradan çıkmıştır. Öğrencilere okullarında alamadıkları eğitimi ‘’dersane’’ lerde vermek için. Peki ya dersaneye gidemeyen öğrenci ne yapacak? Dersanelerin oluşması Türkiye’deki eğitim kalitesinin ne kadar düşük olduğunun açık bir kanıtıdır. Bana göre bu tür sınavların tamamen kaldırılması gerekir. Öğrencileri denetleyecek mekanizmalar olmalıdır ve bu mekanizmalar 8. sınıfın sonunda öğrencilerin beceri ve yetenek açısından hangi yolu izleme konusunda yol göstermelidir. Ve öğrenciler buna göre liselere yerleştirilmelidir. O zaman görülecektir ki dersaneler de zaman içinde ortadan kalkacaktır. Ayrıca not ortalamasının denetlenmesi konusu ayrı bir skandaldır. Ülkemizde her öğrencinin aynı kalitede eğitim almadığını düşünürsek bunun liselere ve üniversitelere girişte ne kadar ölçüsüz olacağı konusu barizdir. Liseler konusunda şöyle bir fikrim var. Öncelikle liselerden ‘’anadolu, meslek, teknik, genel’’ ibareleri kesinlikle kaldırılmalıdır. Ve liseler içinde bulunan Türkçe-Matematik, Fen Bilimleri, Sosyal Bilimler ve Yabancı dil bölümleri de kaldırılmalıdır. Bu bölümler liselerin başına gelmelidir. Örneğin; A Türkçe-Matematik Lisesi ya da B Sosyal Bilimler Lisesi gibi tamamen o liseyi kapsamalıdır. Öğrenciler de 8. sınıfın sonunda bu tür liselere yönlendirilmelidir. Yani öğrenci hangi konuda yetenekliyse o tür bir liseye yönlendirilmelidir. Öğrencinin sayısal yönü kuvvetliyse X Fen Bilimleri Lisesi’ne gitmelidir. Görülecektir ki çok daha verimli öğrenciler geleceğe yetiştileceklerdir. Üniversitelerimize giriş sınavı da kesinlikle kaldırılmalıdır. Her üniversitenin kendine ait sınavları hatta mülakatları olmalıdır. Ve öğrenciler de lisede almış oldukları eğitimlere göre istedikleri üniversitelerin sınavlarına girebilmelidir. Ama yine sınırlar olmalıdır. Örneğin; Y Yabancı Dil Lisesi’nden mezun olan kişi Sosyal-Fen Bilimleri nin seçebileceği bölümleri seçmemelidir. Kendi okulu üniversiteye girişte hangi bölüm ve üniversiteleri belirlemişse onu seçilmelidir. Aksi takdirde bunda da büyük aksaklıklar çıkacaktır.
SONUÇ OLARAK…
Demek istediğim şu ki eğitim konusu saatlerce üzerinde durulması gereken bir konudur. Ancak ülkemizde eğitim kalitesi oldukça düşüktür ve her öğrenciye aynı kalitede eğitim verilememektedir. Eğer bugün Avrupa ve Amerika bu kadar gelişmişse bunun nedeni ülkenin gençlerine sağladığı EĞİTİM olanağı ve kalitesidir. Özellikle Almanya ve ABD ülkeleri eğitim konusuna büyük önem vermişlerdir. Ve eğitim sistemimizi düzenleyen kurumlar çalışmalarını yaparken bu ve bu tip ülkeleri model almalıdır.
İLHAN ACAR tarafından “Makale Yarışması” için yazılmıştır…
Orijinal Makale İçin: http://www.yenimakale.com/turkiyede-egitim-sistemi-ve-cozum-onerileri.html

Türkiye'de ki Eğitim Sistemi ile İlgili Karikatürler


türkiye'de eğitim sistemi karikatür ile ilgili görsel sonucu

türkiye'de eğitim sistemi karikatür ile ilgili görsel sonucu

türkiye'de eğitim sistemi karikatür ile ilgili görsel sonucu

türkiye'de eğitim sistem ile ilgili karikatür ile ilgili görsel sonucu

1 Ocak 2018 Pazartesi

Tek Tip Müfredatla Nereye Kadar?

...

Tek Tip Müfredatla Nereye Kadar?


Türk eğitim sistemindeki sorunlar ve aksaklıklar saymakla bitmeyecek kadar fazla. Akla ilk olarak beceri odaklı eğitim konusunda aşama kaydedilememesi geliyor. Bunun da temel sebebi tek bir müfredatın bütün ülke çapında bütün öğrencilere uygulanmaya çalışılması. TEOG’da, üniversite sınavlarında binlerce kişi tam puan alıyorken PİSA’da üst düzey öğrenci grubuna giren öğrenci yok.
Türkiye’de tüm okullarda tek tip bir müfredat uygulanmakta ve öğretmenler bu müfredatı belirli zaman dilimleri içinde yetiştirmek zorunda. Öğrencinin bir şey anlayıp anlamadığı, derse aktif katılıp katılmadığı, yetenekleri ve ilgileri ise bu sebepten dolayı ikinci planda kalıyor. Öğrencilerin bölgesel, zihinsel ve fiziksel uygunluklarına dikkat edilmeden, ilgi ve alâkaları göz önünde bulundurulmadan herkese uygulanan bu tek müfredat birçok yetenekli çocuğun yeteneklerini fark edememesine  ve yeteneklerinin körelmesine sebep oluyor.
Tek tip müfredat dayatmasının başka tehlikeleri de vardır. Ünlü özgürlükçü filozof John Stuart Mill, devletlerin müfredat belirlemesi ve eğitimin içeriğine karışmasını çok tehlikeli bulduğunu söyler ve şöyle ekler:
“Halkın eğitiminin tamamen veya büyük ölçüde devlet elinde olmasına şiddetle itiraz edenlerle ben de aynı görüşteyim. Karakterin ferdîliği ile fikirlerdeki ve davranış biçimlerindeki çeşitliliğinin (diversity) önemi hakkında söylenen her ne var ise, tarifi aynı derecede imkânsız bir ehemmiyeti hâiz olmak üzere [aynısı] eğitimin çeşitliliği için de geçerlidir. Mecburî (general) bir devlet eğitimi, tıpatıp bir diğerine benzetmek amacıyla insanları bir kalıba sokmak için tasarlanmış bir araçtan başka bir şey değildir. İçine konuldukları kalıbın, iktidar mevkiinde bulunanları (ki bir monarşi, ruhban sınıfı, aristokrasi yahut yaşayan  neslin  ekseriyeti  olabilir)  hoşnut  ettiği  ölçüde  ve  [bu  kalıbın]  tesir  ve başarısı nispetinde dimağ (mind) üzerinde kurulacak istibdat, kendi haline bırakılırsa vücut (body) üzerinde kurulacak bir istibdada doğru meyleder.”
Mill’in endişeleri, devletlerin eğitime müdahale edip kendi istedikleri şekilde çocukları şekillendirme arzusuna kapılabilme potansiyeli oluşundandır. Tek bir müfredatın varlığı yerine, okulların kendilerinin belirleyebileceği bir müfredat serbestiyeti veya içinden seçme fırsatı olabilecek bir müfredat havuzu çağımızın en önemli ihtiyaçlarından biri haline gelmiştir.

J.S. Mill, Hürriyet Üstüne, Liberte Yayınları.